17 Temmuz 2011 Pazar

"Karşıtı olmayan bir iddia yoktur" demiş bilgenin biri. Kafamı dağıtmak için kendimi kitaplara gömdüğüm şu günlerde yazarlardan birinin hayatı küçümsemek için ileri sürdüğü şu cümleyi kafamda evirip çeviriyorum: "Kendimizi hazırladığımız yok oluştan başka hiçbir iyi şey bize zevk vermez." " Bir şeyi yitirmenin verdiği üzüntüyle onu yitirme korkusunun verdiği üzüntü aynıdır." Yazar bu sözüyle hayatı kaybetmekten korktuğumuz sürece hayattan zevk alamayacağımızı anlatmak istemiş.
Oysa bunun tam tersini söylemek de mümkün değil mi? İyiden emin olmadığımız ve elimizden alınacağından korktuğumuz sürece onu o kadar yakından ve sevgiyle kucaklayıp sıkarız. Çünkü soğuğun ateşin etkisini güçlendirmesi gibi isteklerimiz de karşılaştığı zorluklarla daha da keskinleşir ve kolaylığın sağladığı bıkkınlık kadar zevkimiz körelten başka  bir şey yoktur.

 Zorluklar şeylerin değerini arttırıyor gibi...

16 Temmuz 2011 Cumartesi

KEDER!
 Bu duyguyu ne seviyorum, ne de değer veriyorum. Oysa insanlar her şeyi önceden biliyormuş gibi bir tavırla kedere özel bir yer ayırmayı alışkanlık haline getirmişler. Kederi akılla, erdemle, bilinçle donatıyorlar. Ne aptalca ve çirkin bir süsleme. Oysa akıllıca düşünenler ona "kötülük" derler. Çünkü kederli olmak, her zaman zararlı, her zaman delice bir var oluş tarzı. Bir yerlerde stoacıların kederi  korkakça  buldukları için yasakladıklarını okumuştum.


Aslında acının en uç noktasına ulaşmak için, acının bütün ruhu kaplaması ve ruhun hareket özgürlüğünü elinden alması gerekir. Çok kötü bir haber aldığımızda  felç olmuş gibi en ufak bir hareket yapmadan yerimizde kalışımızın nedeni sanırım bu yüzden. Hemen ardından kendimizi gözyaşlarına ve yakınmalara bıraktığımızda ruh kendini iyiden iyiye özgürleşmiş, bağlarından kurtulmuş ve rahatlamış hisseder.


Acımızı seçmekte özgürüz ve belki de bu özgürlük tutkusu insanı kedere sürükleyen...


"Acısı en sonunda ses verdi" !!!




Ressamlar yüzün ağlamayı sağlayan hareketlerinin ve kıvrımlarının gülmeye de yaradığını bilirler. Henüz bitmemiş bir esere bakan insanın resmin sonunda hangi ifadenin ortaya çıkacağını anlaması çok zordur. Hem aşırı gülmek de gözyaşlarına neden olmaz mı?  Peki bundan sonra inanabilir misin  uzaktan duyduğun bir kahkahaya, bilirken üzerini örttüklerini ?


Tüm bu cümleler ne kadar anlamlı değil mi? Tüm anlamların içinde insanların çaresizce kurduğu anlamsız cümleler ürkütmüyor beni. Herkes anlamsız cümleler kurabilir ; kötü olan bunların ciddiyetle söylenmesidir.


Hayatımız kusurlarla dolu ama doğada, yararsızlığının içinde bile işe yaramayan hiçbir şey yoktur!  Varlığımızın bütünü hastalıklı niteliklerle yoğrulmuş ; tutku, kıskançlık, imrenme, intikam, batıl inanç, umutsuzluk içimize öyle doğal bir şekilde yerleşmiş ki ...