7 Ağustos 2009 Cuma


Edepli görünen edepesizlikler bürüdü lal bir hayatı.
Sinmiş kör dumanın kokusu bürüdü katran kaplı yarayı.
Ne eceldi,ne azraildi onun gözünde tanımlayan ebedi diyarı.
Seyrederken riya dolu şu alemi,
En derin nefesiyle çekti kör dumanlı sigarayı.


*** *** *** *** ***

Her çekişte dumandan bir nefes,
Sigaran değildir tükettiğin sensindir aslında.
Bilerek söndürürsün başını ezercesine mentol kokulu izmariti.
Tıpkı tüm tükenişlerin başını ezer gibi ezersin üstüne üstlük,
Dolmasından korkmadan izmarit kokulu kirli tablanın...

Ne gökyüzünün rengidir beni solduran,
Ne kıvrak hatlı deniz kızından derman sorduran,
Yakomozun halkasında en içte duran,
Sudan sebeptir,hepsinden geçtim gayrı...

Yüzüme kapanan hayat perdesi değilmiş meğer,
Başrolünü oynadığım sahte oyunların bitişiymiş.
Bense cezayı kendime ödül bilmişim,
Hüznün kadehinden mutluluk şarabını içerken,
Alemin sarhoşluğuna gülüp geçişim..

3 Ağustos 2009 Pazartesi

KELEBEK İSTİLASI

Yaklaşık onbeş gün önce Sakarya Köprüsün'den geçerken beni dehşete düşüren bir o kadar da hayranlıkla izlediğim bir olayla karşılaştım. Aslında geçen yıllardan bu olayın yaşayanların, gözlemliyenlerin anlattıklarına kulak misafiri olmuştum ama yaşamak bambaşkaydı. Eşime arabayı durdurmasını söyledim. Yakın bir yere parkettik ve uzun, hatta çok uzunca bir süre bu ilginç doğa olayını izledim.

İtfaiyelerce yarım saatte bir yıkanan köprünün yolları yarım saat sonra yaklaşık 5cm kalınlığında ölü kelebekle kaplanıyordu.

Bir yanım:
''Korku filmi gibi ya resmen her yeri böcekler istila etmiş derken diğer yanım şaşkınlık verecek derecedeki yoğunluklarını ve her yıl sadece Sakarya'da gerçekleşen bu olayı neden kimse turizme çevirip bu ilginçliği paylaşmıyor'' diye mırıldandı.

Sesim mırıltı kıvamından biraz daha yüksek tona çıktığındaysa ağzımdan şu cümlelerin döküldüğünü anımsıyorum:

-Ne kadar tuhaf değil mi? Çifleştikten sonra öleceklerini bilerek içgüdesel olarak yinede bunu yapıyorlar, yaşamlarını onlara verilen bu görev için sürdürdüler.tam üç yıl bir balığa yemek olmadan sırf soylarını devam ettirebilmek ve doğadaki görevlerini yerine getirebilmek için çaba sarfettiler. Belki de bilmiyorlar. Belki çiftleştikten sonra öleceklerini bilselerdi asla sudan çıkmazlardı.

Biz insanlar ise öleceğimizi bilerek yaşıyoruz. Çok garip ya her canlı aslında ölmek için doğuyor.

Birden eşimin sesiyle irkildim:

-Sen doğduğuna şükret, hiç doğamayanlar varr :))

Aslında çok haklıydı.Eğer bekleseydi bir sonra ki cümlemde onun bu cümlesini doğrulayan cümlelerle devam edecektim.Evet hepimiz bu dünyaya aslında ölmek için geliyoruz ama ölmeden önceki süreçte geçirilen dönemde hepimizin bir görevi ve sorumluluğu var bu hayata dair.

Aslında bu başlı başına bir yazı konusu bu dünyaya gelmek şans belki benim için ama bu dünyada keşke doğmasaydım diyebilecek kadar çok açlık, sefalet ve acı çeken bir çok insan da var. Hepimizin sınav ediliş şekilleri farklı.Kabul etmeliyiz ki 1-0 öndeyiz ve sanırım en çok bu nedenle doğru ve kalıcı şeyler bırakmak için yaşamalıyız hayatımızı.Neyse dedim ya bu başlı başına bir yazı konusu bu nedenle hemen konuyu toparlayarak diyorum ki:

Bir sonraki yıl temmuzun 15-20'si arası orada yaşayan birilerinden tiyo alıp yolunuzu düşürürün Sakarya Köprüsüne.Tam dört gün sürüyor.

Aşağıda eklediğim yazı, bu ilginç doğa olayı ilgisini çekenleri daha ayrıntılı bilgiye kavuşturacaktır hadi kalın sağlıcakla...

**** **** **** **** **** ****


Sakarya Nehri'nde erginleşerek sudan çıkan milyonlarca sinek, Sakarya Köprüsü'nü ve Adapazarı'nın bazı sokaklarını kaplayarak adeta kar görüntüsü yarattı.

Her yıl temmuz ayında Köprübaşı Mahallesi'ndeki Sakarya Köprüsü yakınlarında toplanan milyonlarca kanatlı, ilginç görüntüler oluşturuyor.

Halk arasında 'söğüt kelebeği' olarak bilinen kanatlıların, aslında iki yıl içinde erginleşerek çiftleşmek amacıyla sudan çıkan 'bir gün' sinekleri olduğu bildirildi.

"Bunlar kelebek değil"

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Savaş Canbulat, gazetecilere yaptığı açıklamada, her yıl belli dönemde ortaya çıkan ve havada uçuşarak ilginç görüntüler oluşturan kanatlıları incelediğini belirterek, kamuoyunda bilinenin aksine kanatlıların kelebeklerle ilgisinin olmadığını kaydetti.

Kelebeklerin tırtıldan dönüştüğüne dikkati çeken Doç. Dr. Canbulat, milyonlarca tırtılın istilası durumunda çevrede herhangi bir tarım ürünü yetiştirilemeyeceğini ifade ederek, şunları söyledi:

"Bunlar kelebek değil. Her yıl temmuz ayında görülen doğa olayı aslında erginleşerek sudan çıkan 'bir gün' sineklerinin çiftleşme törenidir. Latince adıyla 'Ephemeroptera' dediğimiz 'bir gün' sinekleridir. Çünkü etrafta bu kadar çok kelebek ergeni olsaydı, yavru aşamasında tırtıl denen yavruları çevrede büyük katliam yapardı. Burada söğüt, kavak, meşe ve fındık gibi herhangi bir tarım bitkisi yetiştirmemiz imkansız olurdu.

Bunlar 2 yıl içinde sudaki gelişimlerini tamamlarlar ve akşam üzeri su kıyısından karaya çıkarlar. Karaya çıkan sineklerin erkek ve dişileri daha sonra çiftleşme uçuşuna çıkar. Erginleri bir gün yaşar. Bir günden sonra erkekleri hemen dişileri de tekrar Sakarya Nehri'ne bıraktıktan sonra hepsi ölür. Geri dönemeyenler de ölecektir. Bu kadar çok yumurta taşımalarından dolayı kötü bir koku yayarlar."

Geçmiş yıllara oranla bu yıl daha büyük sinek istilasıyla karşılaştıklarını belirten Canbulat, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bir gün sinekleri larva döneminde sudaki balıkların en önemli besin kaynağıdır. Son yıllarda artan kirlilik, balık popülasyonun azaldığını ve su içinde sineklerle beslenecek fazla canlı kalmadığını gösterir. 12 yıllık meslek hayatımda ilk defa Sakarya Nehri'nde görülen bu kadar büyük bir popülasyonla karşılaşıyorum. Dünyanın başka bir yerinde böyle bir doğa olayı ile karşılaşmadım. Rüzgar sirkülasyonu kesildiğinde toplanırlar ve güneyden kuzeye esen rüzgarla tüm sokakları kaplıyorlar."

(cnnturk.com'dan alıntıdır)