31 Ağustos 2008 Pazar

KABİLEYET DÜŞMANI TRAFİK CANAVARI BEN

İTİRAF EDİYORUM

İtiraf ediyorum araba kullanamıyor olmaktan, trafikte iyi araba kullanabilen bayanlardan ve sanki anne karnında araba kullanmayı öğrenmiş gibi direksiyona oturur oturmaz ustaca araba kullanmaya başlayan erkeklerden nefret ediyorum.Tamam kabul ediyorum ben haset ve fesat biriyim ama bunu hissediyorum yazmak suç mu?

Nasıl bir eziyettir bu çözemedim.Otur direksiyona bas gaza git.Yok olmuyor İşte.Hadi zar zor hallettik arabayı stop ettirmeden kaldırmayı.Peki şimdi bu araba neden ikinci vitese takarken stop ediyor .Be mubarek araba kalktın işte gitsene ne var yolun ortasında stop edicek.

İşin en ilginç tarafıda arabayı kullanamayan ben usta şoförlerin elinden çekil çekil modunda bir ukalakla alıp daracık alanlara rahatlıkla park edebiliyorum. Esas bomba şimdi geliyor bütün Türkiye’yi geri vites dolaşabilirim.Böyle cins ve tuhaf bir durumum var araba kullanma konusunda.

Zaten direksiyon başına geçtiğimde öyle komik bir halim varki.sıkı sıkıya direksiyona sarılmış panikli panikli ay acaba kaçıncı vitese taktım diyerek vitese bakıyor yine panikli panikli aynalara göz gezdiriyorum.Ama halim öylesine komik ki sanki bu yapılanların belli bir sıralaması varmış gibi bir halde oluyorum.kendi kendine konuşan bir tip.Dur önce aynalara bakmalıyım ,bir dakika şimdi vites değiştirilecek hayır hepsini aynı anda yapmalıyım yada hiç biri offfffff.

Üstelikte en kötüsü ne biliyormusunuz tüm bu panikli ve acemi halimle bir arkadaşımın trafiğe çıkmadan asla bunları aşamazsın gazına gelip kendimi trafiğe atmış olmamdı.tamam gittiğim mesafe yakın bir mesafeydi (20km :d)ona güvendim ama kendime panikli ve bir türlü araba kullanmayı beceremiyen biri olduğum için kızsammı yoksa tüm bu hallere rağmen kendimi trafiğe atacak kadar cesur olduğum için taktir mi etsem bilemdim.Üstelik arabaya tek bir çizik bile aldırmadan gideceğim yere gidip gelmeyi başardım.Gerçi diğer arabaların benden kaçmasınında etkisi vardı bunda atlamayayım...
Bu arada tabiiki kabiliyetsiz biri değilim :))))


AŞILMIŞ PANİK=ARABAYI CADDELERDE DANS ETTİREN BEN

SIRADAN BİR YORUM İŞTE

Kadınlar ve erkekler !Yüzyıllar boyu anlaşılabilmeyi bekledi her iki cinste.Fakat hiçbir zaman ne kadınlar erkekleri,ne erkekler kadınları anlayamadı…

Biz kadınlar her zaman daha detaycıyız.Erkeklere nazaran ayrıntılarla çok fazla ilgilenir hatta bazen bunu abartma seviyesine de gelebiliriz.Her ne kadar bu ayrıntıcılığın etkisiyle her şeyi daha iyi görebiliyor olsak da bunu abarttığımız çok zamanlarda vardır.Erkeklerse olayları yüzeysel olarak geçer ,ayrıntılarına çok da fazla takılmazlar.Açıkçası taktir etmiyor da değilim hani erkeklerin bu dışardan gamsız görünen hallerini.Sadece olayla ilgileniyorlar.Başı ,sonu,sağı,solu çok da önemli değil onlar için.Bizse olayın her yönünü irdelerken o olayın içinde kayboluyor onların bir günde çözdükleri meselelerin içinden günler boyu çıkamıyoruz.He yok mudur bunun avantajı.Var tabiî ki.Az öncede söylediğim gibi bu ayrıntıcılık bizlerin ileriyi daha iyi görebilmesini ,daha doğru kararlar alabilmesini sağlıyor. Ama ne gerek var bu kadar kafayı yormaya bırakalım bizde ,yaşayalım hayatı erkekler gibi akışına…

Örneğin konumuz saç kestirme olsun.Önce günler boyu ayna karşısında elimizle saçlarımızı tutarak acaba nasıl olur diye düşünmeler,ardındansa danışmalar başlar.

K:-Hayatım.

E:-Efendim canım.

K:-Ben saçlarımı kestirsem diyorum sence nasıl olur.

E:-Eğer fikrimi soruyorsan kestirme,benim uzun saçı sevdiğimi biliyorsun,üstelikte sana çok yakışıyor.

K:-Ama hayatım ben yıllardır saçımı uzun kullandım ve çok sıkıldım.Üstelik bakımı da zor ,hem biraz değişiklik istiyorum.

E:-Bu durumda hiç tereddüt etmeden kestirmelisin.

K:-Ama sen az önce sana uzun saç yakışıyor dedin .Ya kısa saç bana yakışmazsa.

E:-Yakışır hayatım neden yakışmasın.Hadi şimdi uyuyalım sen yarın kuaförünle konuşursun bu konuyu o sana daha iyi fikir verir:
K:-Haklısın iyi geceler.

E:- Sana da

Aradan biraz süre geçer. Kadın sürekli düşünme moduna girmiştir bir kere çıkması öyle kolay değil ki.

K:-Ayyyy hayatım ya bak ne diyeceğim.Hayatım uyudun mu?

E:-Hayır daha uyumadım prova yapıyorum az sonra uyuyacağım.Hadi artık uykum var yarın konuşuruz.

Oysaki erkeklerin hiç böyle derdi yoktur.Giderler berbere kestirirler saçlarını alırlar sıhhatler olsun dileklerini hepsi bu.

Böyle gelmiş böyle gider nasıl ki biz bir topun peşinden bir o tarafa bir bu tarafa koşan yirmi iki tane adamı dünya durmuşçasına izleyen birde üzerine yorum programlarından tekrar tekrar pozisyonları ağır çekimde izlerken üzerine tartışan ,onların ağır çekimde defalarca izledikten sonra fark ettiklerini hakemin uzaktan bir görüşle fark etmesini, edemezse yediği küfürleri anlamsız buluyorsak şunu aklımızdan çıkartmayalım ki onlarda bizim tırnak kırılması için attığımız çığlığı, iki kadın bir araya geldiğimizde aslında altında haset içeren körler sağırlar birbirini ağırlar şeklindeki övgü dolu konuşmaları,ilk buluşmanın ardından yaptığımız evlilik planlarını anlamsız buluyorlar.Bunun gibi binlerce şey sayabiliriz erkeklerin kadınlarda, kadınların erkeklerde saçma bulduğu.Sonuç olarak anlamak yada anlaşılabilmeyi karşı cinsiyeti çözme derdine çevirmeden yaşamak lazım yanındaki adamı yahut kadını tüketmeden doyasıya…

27 Ağustos 2008 Çarşamba

FACEBOOK

İZMİT ORTAOKULU 1-2-3N SINIFI ÖĞRENCİLERİ
Facebook'ta sayfa açmaya karar vermem bir arkadaşımın bana gönderdiği davetiye sonrasında gerçekleşti.Orada tüm eski arkadaşlarına ulaşabildiğini duyduğumda buna kesin olarak karar verdim ve açtım.
Herkezin unutamadığı yılları vardır.Benimde unutamadığım yıllarım , unutamadığım arkadaşlıklarım vardı.Yukarıda resmi bulunan ortaokul yıllarım.Lisede kredili sistemin kobayı olan öğrencilerden olduğum için o dönemlerimde ortaokul yıllarımdaki gibi güzel sınıf arkadaşlıklarım olamadı.Zaten lisede sınıfımızda olamadı.Okula başladık saçma sapan bir sistemle tanıştık.En saçma yanıda bizi bilgilendirecek kimsenin olmamasıydı.Elimizde ders programı kağıtlarıyla tam 1 hafta boyu dersleri çakıştırmadan seçmece hocaların sınıfına girebilmek için çektiğim eziyetli günler geldi hatırıma bak yine şimdi...Hemen unutmak için konuyu kapatıyor ve tekrar ortaokul yıllarımdaki döneme dönüyorum.Az öncede söylediğim gibi en unutamadığım yıllarımdı.Lisede bir çoğuyla koptuk,ardından herkez için çizilen farklı hayatlar,farklı sürüklenişler derken kimse kimseden haber alamaz oldu.
İnsanın yaşı otuzlara gelince sanıyorum içinde geçmişin özlemi dahada büyüyor.İşte benimde öyle oldu.Birazda doğduğum ,büyüdüğüm,okuduğum,şehre uzakta geçirilen on yılın ardından nefes aldığım topraklara yaklaşmış olmamın etkisi de vardı bu özlemin ve merağın artmasında.Bir yandan da geçirilen büyük depremde kaybetmiş olabileceklerimin endişesi.İşte tam bu meraklar içinde yaşamaya başlamışken Facebook yetişti imdadıma.Ve bir, bir buluşmalar, bulamadıklarımdan habedar olmalar başladı.
İlk önce Elif'le(en önde elinde poşet olan) kavuştuk.Benim yaşadığım şehirde çalıştığını öğrendim.İlk şaşırmam böyle oldu.Aradığım arkadaşım meğer yanı başımdaymış aynı havayı teneffüs ediyormuşuz.Ardından Cem(en öndeki kızların içinde kızılcık bebek) ulaştı.Cem farklı cinsiyetler taşımamıza rağmen bana o yıllarda en yakın beni en iyi anlıyan ve beni en çok dinleyen,birde en çok kızdırıp ağlatan arkadaşımdı.Yıllar boyunca bizden kısa olmasına çok sinirlenmiş olan Cem,hayatı boyuncaAyça'nın(Cem'in yanında) yukarıdaki resim için Cem kendini kısa hissetmesin diye dizlerini kırmasını hiç unutamamış.Şu anda 1.85 boyunda olduğunu duyduğumda minyon olan oğlum çağatayın kısa boylu olacağı endişesini taşımaktan vazgeçtim.
Hayatın tuhaf tesadüfleri var. En ilginç olanı da yıllar sonra yıllar öncesinden tanıdığım iki kişiyi tanıştırma anıydı.Yıllardır yaşadığım şehirde benden yaşça küçük, kanımdan olsa bu kadar sevebileceğim canım kardeşimle olan sohbetinde onun okul anılarını dinliyordum.Ardındansa yapılan klasik bir davranışla bizim yıllarımızla kıyasladım ve bende arkadaşlıklarımızdan bahsettim.Yıllar sonra bahsettiğim arkadaşlarımdan biri olan Cem'le tanışıp güzel bir ilişkiye başlamalarına vesile oldum.İnsanın nerden nereye dememesi mümkün değil.Hayatın akışı gerçekten çok ilginç.
Sonrasında ise Fatma'yla buluştuk.O gerek okul yıllarında,gerekse evliliği nedeniyle hiç yaşadığı şehirden kopmadığı için bir çok kişiden haberdardı.Hem onu hemde o yılları öylesine özlemişim ki uzun uzun anlattık onunla.Bir çok kişiden haberdardı.Resimde hemen yanımda duran Hülya(mor yelekli) mesela.O yıllarda sınıfın en sessiz kızı olan Hülya avukat olmuş.Diğer başta duran (yeşil hırkalı) Selma, o yıllarda sınıfın en iri kızıyken şimdi mankenlere taş çıkartıcak bir fiziğe sahipmiş.En arkada duran ikiz erkek kardeşler vardı Sami ve Sabri.Maalesef sabri'yi depremde kaybetmişiz.Şıpsevdi sakızları geldi aklımıza Fatma'yla konuşurken.Okulda o yıllarda benden çıkan bir fikirin sonrasında tüm 3. sınıflara yayılan bir modaydı.Bir arkadaşımız bir türlü aşık olduğu kıza aşkını ilan edimiyordu ve bende o sakızın içinden çıkan aşk tanımlarından birini ezberletmiştim ona.Sonrasında oda bir şıpsevdi sakızı alıp aşık olduğu kıza vermişti.Kız baştan anlam verememişti.İçini açıp okuduğunda Aşk Dediğin Birlikte Yaşlanmaktır yazıyordu.Arkadaşım ona günler boyu şıpsevdi sakızı alarak hergün aşkın başka bir tanımıyla ona aşkını ilan etmiş oluyordu; sonunda aşkına karşılık buldu ve bu aşkını ilan etme şekli okulda moda oldu.Çok temiz duygulardı o yıllarda yaşananlar.Erkeklerin değil kızların kendini ağırdan aldığı,herşeyin tüm saflığı ve güzelliğiyle yaşandığı yıllardı.Can arkadaşımız Hakan'ı bir trafik kazasında kaybetmemizse o yıllardan kalan en acı hatıramızdır hepimizde.Liseye başladığımız yıllarda çocukça,nedenini bile hatırlamadığım bir kırgınlıkla koptuğum Ayça'nın(en önde dizlerini kırmış olan) özlemiyse bende bambaşka bir yer tutar.Hemen yanlarında bulunan Aylin ve Özlem'le 3 yıl boyunca sıra arkadaşıydık ama mezuniyetten sonra hiç haberleşemedik.Umarım onlarada ulaşacağım.
Fatih arkadaşımıza fotograf paylaşımları için sonsuz teşekkürler.
Hepsiyle birgün bir yerlerde buluşabilmek ümidiyle.


KAYBETTİKLERİMİZİN MEKANI CENNET OLSUN....

25 Ağustos 2008 Pazartesi

Sizlere son dönemlerde okuduğum beni çok etkileyen üç kitabı önermek istiyorum

BirÇöl Çiçeği, H. Gülru Yüksel,Waris Dirieincisi ÇÖL ÇİÇEĞİ:








Waris Dirie'nin anlatımıyla kaleme alınan kitapta bir gerçek yaşam öyküsü anlatılmış.Okudukça değşete düştüğüm fakat azmini taktir ettiğim sıradanın çok üstünde ilginç bir yaşam öyküsü.Waris Dirie çölde göçebe bir hayat süren ve kızların sünnet edilmesi gibi bir geleneği sürdüren Somali'li bir ailenin kızıdır.Sadece duymuşluğum olan kızların sünnet edilmesi olayının ayrıntıları hakkında bu kitapta bilgi sahibi oldum ve oradaki kızlara yaşatılanlar beni değşete düşürdü.

Oniki yaşına geldiğinde yaşlı bir adamla evlendirilmek istenen Waris evinden kaçıyor ve o andan itibaren zorlu hayatı başlıyor.Tüm zorlu yılların ardından Londrada başladığı hayatında ise normal sandığı bedeninin aslında sıradışı olduğunu bizlerden farklı olduğunu çözüyor.İlginç ve bir okadarda mücadeleci bir hayat öyküsü var Waris Dirie'nin.Yılmadan çalışıldığında insanın her istediğini elde edebileceğini gözler önüne seriyor,okuyanlara dirençli ve çalışkan olma konusunda ders veriyor.Bu kitap, on bir ülkede aynı anda yayınlanmış ve hemen beyaz perdeye uyarlama çalışmaları başlamış.

İkinci tavsiye edeceğim kitSonsuzluğun Mesajı, Marlo Morgan,Türkan Gezginap ise







SONSUZLUĞUN MESAJI:
İki aborjin yerlisi bebek doğumlarının ardından beyaz insanlar tarafından annesinin elinden alınıyor.Biri Amerika'ya doğru uzanan ve her türlü acıyı yaşadığı bir yolculukta,diğeri ise yetimhanede kendi köklerinden koparılmaya çalışırlar.Fakat bu iki sonsuzluk ruhu kendi köklerine,öz doğalarına ve en sonundada sonsuzluğun mesajına ulaşıyorlar.Okuyucular için gerçekten güzel mesajlar verilmiş bu kitabın bildiğim bir çok kişilik mesajları veren kitaplara nazaran akışkan, okuyucuyu sıkmayan bir anlatım tarzı var.Sizde roman tadında bir kitaptan yazarın tabiriyle sonsuzluğun mesajına ulaşmak istiyorsanız bu kitap şiddetle tavsiye edilir.

Son kitap ise VEDA:
Çökmekte olan bir tarih ve yeni gelecek arıyan milliciler arasında sıkışmış bir dönemde osmanlı aydının öyküsünü dile getiriyor.Biyografik veriler eşliğinde yazılmış.Ayşe Kulin her zamanki ustalıklı ve sürükleyici uslubuyla yazdığı bu kitapta Maliye nazırı ve ailesinin aracılığıyla o dönemi çizicerken öylede nefis bir aşk hikayesi sıkıştırmışki araya kitabı elime aldığım günün ertesinde bitirdim.

KARAÇİÇEK


Bendeki büyüyüşü gözümde büyüttü onu dolayısıyla gözümde büyüyen karaçiçek hayatımda da varlığıyla oldukça büyük bir yer aldı.Birazlar saklıydı onda hep bunu farkettim yıllar sonra.Farkettikten sonrada farkedemediğim yıllara üzülmedim dersem yalan olur.Hani kısırda bolca bulgur vardır biraz marul biraz domates biraz baharat biraz salatalık hepsi bütünleşir salçasız sarımsaksız olmaz yada bir baharatı fazla koyarsan tadı kaçar.İşte karaçiçek te aynen böyle benim gözümde.Bolca kadınlıklık var onda biraz anne,biraz eş,biraz cilveli,biraz kaprisli,biraz anlayışlı,biraz kıskanç hallleriyle beslediği yoğurduğu.Saymakla bitmeyecek bir çok birazların bütünü karaçiçek.Birazları öylesine dengeli ayarlanmışki bütünlüğünde hani biri fazla kaçsa tadı ve rengi bu denli güzel olmazdı karaçiçeğin gerek hayatta gerekse bende.Sinirlendiğinde yada ona uymayan bir hadisede hiç çekinmeden söyler fikrini tüm açık yürekliliğinle bunu yaparkende lise yıllarındaki görmediğim ama tahmin ettiğim cadı ve bilmiş hallerini eksik etmez üzerinden.Sevdiğim yanıdır herkeze de yakışmaz hani.Birde bunu tüm birazlarında saklı bilmiş ve bencil yanıyla birleştirmezmi tıpkı benim gibi.O 'aman benden sonrası hikaye'diyen halleriyle boşvermişce konuşmalarını bazen kilitlenir izlerim o farketmez ve anlatırken heycanlı heycanlı bana 'aaa yorum yapsana niye susuyosun' derken hayran hayran susar izlerim onun bu yanını.Biraz kendimden bir ruh halini onun üzerinde görmüş olmanın hayranlığıyla ,biraz bu hali ne kadar iyi ve doğru yansıttığına imrenerek hatta birazda kıskanarak belkide cesaret alıp uygulamaya geçirecek bir hale gelerek.Kolay sevmez karaçiçek sevmide eğer bağırtacak kadar damarına basmazsan kopmaz senden.Bir de benden size bir tüyo yakınları arasındaysanız ve size kırıcak bişey söylediyse alınmamalısınız çünkü o gerçek sevdiklerine cümlelerini elemez bilir onu anlıyacaklarını hatta belki nazını çekeceklerini.O yaparmı bunu peki? Bazen evet.Karaçiçeğin baskın yanıdır anneliği,kendini çocuklarına adamış ama bunu hayattan kopmadan yürütmeyi başarmış nadir insanlardan biridir o.İletişimi kuvvetli bir anne olmanın sırrı belki iletişimi kuvvetli bir evlat,bir kardeş ve bir arkadaş olmakta saklı.Bazen o anlatır ben dinlerken dalar giderim.anılılarımızı kahkalarımızı düşünürüm.Sonra kendime gelirim ve derimki:'İyiki varsın be Karaçiçek iyiki varsın'.....