26 Ağustos 2011 Cuma

PES...!


Bir kriz anı sonrasıydı. Beynim mantıken durmuş ama hayal kurmayı başarır  haldeydi. Elimdeki kadehin içinde bulunan pahalı şarabın elimden süzülmesiyle kendime geldim. Kendime geldiğimde avucumdan süzülen kırmızının şarap olmadığını fark ettim.
Nedendi? Niçindi?
Cevapları bende gizli bir çok soru daha...
Bildiğim belki dile getirdiğim hatta son anda yüzleştiğim bir çok soru.

Bir elime pasaportumu aldım diğer elime haritayı. Kapadım gözümü parmağımı bastım. Sadece adını bildiğim bir yer çıktı karşıma. Cesaret o anda beni terk etti.

-Eeeeeeehhh nereye gidersen git be zaten ne zaman gerçekten ihtiyacım olduğunda terk etmedin ki beni ?

Bir otobüse atlamak oldu tek yapabildiğim nereye gittiğini bilmediğim otobüsten yanlış bir durakta indim. Tanıdık birilerini aradı gözüm .O da nesi ? Hiçbir tanıdığa denk gelemediğim yer ne kadar da tanıdık bana.

Kendime geldim ne pasaport vardı ortada ne de binilip gidilmiş bir otobüsün bileti. Tüm bunlar kaçışımın simgesiydi hayalimde. Kalmalıydım yüzleşmeliydim hayatla. Pes etmeyi adet edinmiş halimden vazgeçmenin zamanıydı. Mücadelecisin sen derler bana ama bence ben pes edenim...
İslam uygarlığının o günkü payitahtı konumunda olan Belh şehrinden bir iftira sonucu göç eden Mevlana’nın babası Sultanü’l-Ulema Bahaeddin Veled ve yakınlarının çile dolu yolculuğuyla başlayan kitap, Mevlana’nın herkese şaşkınlık veren manevi gelişimini ilmek ilmek dokuyor.
Mevlana’nın aşkla yoğrulan iç yolculuğunun ve bitmek bilmeyen çilelerinin bir nakış gibi işlendiği bu unutulmaz kitapta, tarihi bilgilerin ışığında anlatılmış çarpıcı bir hikâyeye tanıklık edeceksiniz. Mevlana’yla Konya sokaklarında yürüyecek, Şems’le sema yapacak, çağlar boyu ateşi hiç sönmeyen Mesnevi’nin doğuşuna tanıklık edecek ve tarihe damga vurmuş tasavvuf büyükleriyle birlikte ilahi aşkın şerbetini tadacaksınız…

24 Ağustos 2011 Çarşamba






"Şimdi tek istediğim nefes alabilmek, ötesinde yok gözüm.
Kaçmak da mümkün burad
an elbette ama benim istediğim kaçmak değil ki.
Ne varmayı arzuladığım bir öte diyar, ne de bir yerlerde bıraktığım kayıp bir cennetim var.
Sadece çıkmak istiyorum.
Çıkmak da değil, çıkabilmek. Ben o ihtimali seviyorum.
Seçeneğim olmasını, kapının aralık kalmasını…"


-Med Cezir // Elif Şafak-

4 Ağustos 2011 Perşembe







Ben insanları arabaların camına vuran yağmur damlalarına benzetiyorum. Bazen bir damla aşağı doğru kayarken başka bir damlaya karışıp güçlenerek daha hızlı ilerler. ama insanlar acımasız, savurgan. hiçbir şeyin sonu gelmeyecekmiş gibi davranıyorlar. Bir gün şoförün camı açabileceğini düşünmüyorlar.