26 Ağustos 2011 Cuma

PES...!


Bir kriz anı sonrasıydı. Beynim mantıken durmuş ama hayal kurmayı başarır  haldeydi. Elimdeki kadehin içinde bulunan pahalı şarabın elimden süzülmesiyle kendime geldim. Kendime geldiğimde avucumdan süzülen kırmızının şarap olmadığını fark ettim.
Nedendi? Niçindi?
Cevapları bende gizli bir çok soru daha...
Bildiğim belki dile getirdiğim hatta son anda yüzleştiğim bir çok soru.

Bir elime pasaportumu aldım diğer elime haritayı. Kapadım gözümü parmağımı bastım. Sadece adını bildiğim bir yer çıktı karşıma. Cesaret o anda beni terk etti.

-Eeeeeeehhh nereye gidersen git be zaten ne zaman gerçekten ihtiyacım olduğunda terk etmedin ki beni ?

Bir otobüse atlamak oldu tek yapabildiğim nereye gittiğini bilmediğim otobüsten yanlış bir durakta indim. Tanıdık birilerini aradı gözüm .O da nesi ? Hiçbir tanıdığa denk gelemediğim yer ne kadar da tanıdık bana.

Kendime geldim ne pasaport vardı ortada ne de binilip gidilmiş bir otobüsün bileti. Tüm bunlar kaçışımın simgesiydi hayalimde. Kalmalıydım yüzleşmeliydim hayatla. Pes etmeyi adet edinmiş halimden vazgeçmenin zamanıydı. Mücadelecisin sen derler bana ama bence ben pes edenim...

Hiç yorum yok: