26 Mart 2008 Çarşamba

NİCEDİR....


Nicedir yargılamak zorunda kalmadım kendimi,yaptıklarımı yada yapılanları sorgulamak zorunda kalmadım volta kıvamında kısa ,keskin yürüyüşler yaparken erkeksi bir tavır eşliğinde odamda.Dalıp gitmedim,kendimi ihmal etmedim sevdiklerim uğruna.Çapraz bağlarla birbirine bağlanmış anarşist ruhlar eşliğinde yaşadım hayatımı nicedir kaybetmenin ve kırılmanın verdiği acıyı hiçe sayarak. Unutmak zorunda kalmadım nicedir, unutturmanınsa yanından bile geçmedim son zamanlarda.Yüzüme takmadım o sahte maskeleri,olmadım nicedir maskelerin maskarası. Gözüme sürdüğüm rimelimin bulaşmışlığına sahip çıkar halim var nicedir.Sevdiklerimin acısı sarmadı yüreğimi sardırmadığım gibi sevdiklerimin yüreğine ajite senoryalor eşliğinde nicedir.Kıvamını bir türlü tutturamadığım çorbanın ustası oldum nicedir en iyi yaptığımdansa vazgeçer.Yağmur hüznü değil bereketi anımsatır oldu nicedir sabah güneşiyse derin nefes eşliğinde oksijenle dolan beynimin nekadarda boş olduğunu anımsatıyor hiç olmadığı kadar.Sarılmanın gücü var nicedir üzerimde sahiplenilmişliğin o güven vericiliği,kenara itilme hissini bastırmışcasına yaşatırken.Buldum artık kendimi diyebiliyorum nice yıllar nice yaşlardan sonra sahip çıkan tüm halimle tüm anılara nicedir..........

BİLGECE AŞK

Daha onbeşim deydim.Tanımaya bile kendimi yeni başladığım o yıllarda en temiz haliyle tanıttı bana kendini aşk...Ne imkansızdı o yıllarda nede acı veren. Sadece doyasıya varlığını hissettiren bir hali vardı o kısacık günlerle sayılı ömründe.Yıllara yenik düştü belki bedenim, belki eleleyken yakalanınca yüzü kızaran o küçük kız değilim.Ama bikesinki o dalgakıranda bir yaz günü vedalaşırken gözyaşlarıyla eline verdiğin kolyeyi saklayan küçük kızın yüreğini taşıyorum hala sol yanımda...

25 Mart 2008 Salı

EVLİLİK KOMEDİSİ

Evliliğin özellikle ilk aylarında karşılıklı bir hükmetme duygusu hakimdir.Nasıl başlarsa öle gider nasihatiyle büyüklerin,çiftler birbirlerine kurallarını kabullendirmeye çalışır.Sonuçmu?Havada uçuşan tabaklar.Aaaa olurmu öyle şey evliliğin ilk ayları cicim ayları demeyin.Bence cicim ayı diye birşey yoktur.Olsa olsa cicim haftası vardır oda balıyı dönüşü biter.Tabiii balayını kaprisleriyle mahveden bayanları,kendini bekarlıktan hala kurtaramayıp gözlük altından turistleri kesen beyleri hesaba katmazsak.
Evlenirsiniz aile yemekleri,eş dost davetleri,gelenler gidenler derken evliliğin ilk ayları geçer gider.Tam kendi halinizde evliliğinizle başbaşa kalırsınızki bu kezde artık gözünüze batmayan şeylerin batma zamanı gelmiştir.
Mesela çalışan yeni evli bir bayanın bir günlük traji komik evlilik hayatını benim yorumumla dinlemeye ne dersiniz?O zaman kapayın gözünüzü ve kendinizi hayal edin:
Sabah uyanırsınız,o da ne?Odanın en güzel köşesinden bir çift çorap size günaydın der.Özellikle en güzel köşe seçilir ki gözünüzü açar açmaz size kocaman bir günaydın diyebilsinde gününüz güzel geçsin diye.Neyse canım hep böyle olacak değil ya yorgunluktan nereye koyacağını bilememiştir diye düşünürsünüz.Ama sakın ümitlenmeyin evliliğiniz eskidikçe bu iş çığrından çıkacaktır.Yüzünüzü yıkama vakti gelmiştir kalkar lavobaya gider o esnada aynaya bakar uzun uzunnnn kendinizi ararsınız.Hayır hiçbir görme bozukluğunuz yok yada uyku sersemide değilsiniz bunun tek nedeni aynadaki diş macunu lekeleridir.Oysaki daha dün silmiştiniz değilmi?
Neyse tam bir koşuşturmacayla işe gitmek üzere hazırlanmaya çalışırken eşiniz size nazik bir ses tonuyla seslenir:
-Hayatım pantolonum dün biraz kırıştı benim için ütülermisin?
Aman allahım siz daha saçınızı yapıcaksınız,makyaj var,kahvaltıyı hazırlıyosunuz zaten hay aksi bu karın ağrısıda tam sıkıştırıcak zamanı buldu bu adam kırk saat çıkmazki tuvaletten.Tüm bu telaşlar içinde eşinize yumuşak bir ses tonuyla seslenirsiniz:
-Biraz beklermisin canım?
Eşinizin sesi o nazik tondan çıkar:
-İşe geç kaldım...
Dişlerinizi sıkmış tam ''elinin körü bak bu ütü masası,bu pantalon,buda ütü hadi ağzın çalışacağına elin çalışsın ''kıvamına gelirsinizki kadınlığın o müthiş hayranlık duyulası doğası sizi susturur ve yüzünüze bir gülücük yerleştirerek o ütüyü yaparsınız.Büyük bir ihtimallede eşiniz yanağınıza kondurduğu bir öpücükle ödünlendirir sizi.İşte olayın bu kısmı çok önemli eğer yeni evliyseniz bu öpücük kısmı çok olağandır ama sonraları için gerçekleşecek dialog muhtemelen şu olacaktır:
K:Eeeee
E:Nee eeee hayatım?
K:Canım bir öpücüktemi kondurmuyacaksın yanağıma aşkolsun...
E:Heeee tamam.MUCKKKK...
K:Ya oldumu şimdi bu hayatım hiç öpmeseydin daha iyiydi ne öle zoraki öpücük
Zaten son günlerde sen hiç hatırlatmadan beni öpmüyorsun.
E:Oooofff neler saçmalıyorsun zaten bütün gün iş yerinde bütün gün perişan oluyorum.
K:Aaaa nie hayatım sen iş yerinde bütün gün birilerinimi öpüyosun
E:off hadi saçmalamayı bırakta kahvaltı edelim...olacaktır

23 Mart 2008 Pazar

BENLER


Ve perde....
Başladı yeni bir oyun
Yeni ben içinde,yeni rolümle
Ne çok ben varmış meğer
Bu nacizane bedenimde
Herkeze hediye ettiğim
Her seferinde yeni bir ben
Biryerlerde belki unuttuğum
Belki terkettiğim
Her seferinde yine doğurduğum
Yeni benler
Kapandı perdeler
Peki şimdi nerdeler?.......

SON ŞİİR

Son söz gibidir biraz son şiir.Anlamını yitirmez sanki ölenle beraber,oda sonsuzluğa karışır,unutmak kolay değildir artık çıkan son sözcükleri.Nazım Hikmet'in ölümüyle ilgili duyduklarımda beni şaşırtan iki nokta olmuştu;birincisi öldüğü ay yani haziran ayında yazdığı son şiiri diğeri ölümü.
Nazım Hikmet Vera'sının yanında sabah kahvaltısını yaparken kapıya gelen gazetelerini almaya gider.Bir sondur bu onun için.Son kahvaltı,son gazete,son görüntüler dünyadan.Kapıya geldiğinde kalp krizi geçirir ,YIKILMAZ!Direnir sonra duvara yaslanır,yavaş yavaş oturur ama YIKILMAZ ve artık can verir o anda.NAZIM Hikmet'i hep bir ağaca benzetmişimdir.Ölümüde böyle oldu,bir ağaç gibi ayakta can verdi.YIKILMADI...
işte o son şiir:
Gel dedi bana
Kal dedi bana
Gül dedi bana
Öl dedi bana
Geldim
Kaldım
Güldüm
Öldüm........

21 Mart 2008 Cuma

ŞEVVAL


Çocuk bu anlamaz der geçeriz çoğu zaman durup düşünmeden bizden nekadar daha geniş ve büyük bakabildiklerini hayata.İki gün önce yaşadığım bir anektodu paylaşmak istiyorum sizlerle:
Evimden markete gitmek için dışarı çıkmışken birden gözüme ilginç bir tablo ilişti.Karşı apartmanımızda ikamet eden aynı zamandada oğlumun sınıf arkadaşı olan küçük kız evinin önünde öğretmenlerinin onlara yeni vermiş olduğu on adet kitabı satıyordu.Çok şakındım çünkü hepsi gerekli kitaplardı.Bir an için o küçük kızın herzamanki yaramazca davranışlarından biri olduğu düşüncesiyle ona yaklaştım çünkü zaten ders çalışmayı sevmeyen bir kızdı kesin kitapları bu nedenle satıyordu kurtulmak istiyordu çünkü onlardan diye düşündüm ve hızla yanına gittim.Etrafındaki çocukları dağıtıp kitapları toplayarak biraz sert bir ses tonuyla bunlara onun ihtiyacını olduğunu annesini artık üzmekten vazgeçmesini istedim ve nedenini bile sormadan onu evine yolladım ve orda bulunan oğlumuda alarak eve girdim.Oğlum bu davranıştan dolayı çok üzgündü.Onada kızgındım arkadaşını uyarmadığı için.Biraz zaman geçtikten sonra oğlum yanıma geldi ve anne seninle konuşmak istiyorum dedi aslında bunu söylememem lazım çünkü bana verilmiş bir sır ama şevval'in bunu neden yaptığını biliyorum dedi.Nedenmiş peki derslerden kurtulmak istemekten başka ne nedeni olsunki Şevval'in cevabıma;hayır anne çok yakın bir arkadaşının babası yeni dükkan açmış ve işleri çok kötüymüş Şevval'de ona para biriktiriyormuş der demez beynime bir balyoz yemiş gibi hissettim kendimi.Küçücük dünyasında nekadarda büyük düşünmüştü 8 yaşındaki Şevval'im ve şunu anladım bir kez daha yaşım kaç olursa olsun hayat bana hergün yeni birşey daha öğretmeye devam edicekti.Canım Şevval'im yüreğinin güzelliğiyle büyürsün umarım bitanem bana karşı sessizliğin inan çok büyük bir cevaptı hayata dair.....

19 Mart 2008 Çarşamba

CARPE DİEM


Ezberletilmiş hayatlar var birçoğumuzun önünde . Kimi bu ezberletilmişliği ''bu benim hayatım ''diyerek yaşıyor ve öylece yaşlanıp gidiyor. Kimi ise'' ben hayatım ''diyor ne yaparsam, ne yaşarsam hayat budur mantığıyla sürdürüyor hayatını. Kimileri önüne bent konmuş nehirlerin birikip belki dev barajlar oluşturmuş, sakin ama bir o kadar girdaplı suları kadar tehlikeli yaşarken hayatı; kimileriyse azgın ve coşkun bir nehrin denize kavuştuğu anki durgunluğuyla yaşıyor... Kadınsanız başlarda anneniz babanız olarak evlenince eşiniz hatta çok komik gibi görünse de konu komşunuz olarak yaşıyorsunuz hayatı.Erkekseniz oldu da bitti maşallah’ın ardından iyi bir iş derdine düşemeden en büyük asker bizim asker diye omuzlarda sıçratılan oluyorsunuz...Yaşam boyunca planlar yapıyoruz çoğumuz hep bitirmemiz gereken şeyler olduğundan sonra yaşayacağız gözüyle bakıyoruz hayata.Ben şunu anladım hayattan Hayat: tüm planların, plansızca yaşananların, sıralamaların , üzüntülerin ,sevinçlerin, bunları yaptıktan sonra yaşayacağım dediğin anların ta kendisi. Lütfen ertelemeyin hayatınızı ezberletilmiş bile olsa ANI YAŞA ....



İlave: Carpe Diem: Latince anı yaşa,yapmak istediklerini yap anlamında kullanılan bir cümledir.Ölü ozanlar derneğinde sıkça geçerdi.O günlerden aklımda takılı kalmıştır.Merak edenler olmuş bilgilerine ....