17 Ocak 2009 Cumartesi

Rüzgar saçlarının bir kısmını gizleyen eşarbını savurup yüzüne daha bir kuvvetle çarptıkça yanaklarının dağlandığını hissediyordu.Aşağıya bakmıyordu.Bakarsa korkup vazgeçebileceğini düşünüyordu.Bir an elinde sımsıkı sıktığı çöp poşetinin unutmuş olduğu varlığını hissetti.O an unutmaya çalıştığı herşey yeniden gözlerinin önünde tüm çıplaklığıyla canlandı.
Kızının lösemi olduğunu ilk duyduğu anda vermesi gereken tepkiyi verememiş zaman geçtikçe, tedavi sürecinde yaşananların etkisiyle sürekli daha kötüsü ne olabilir ki demekten kendini alıkoyamaz hale gelmişti.
Uzun soluklu tedavi aşamalarının ardından ilerlemiş olan lösemi maalesef ki cevap vermiyordu bu çabalara.Son bir çaremiz kaldı demişti doktorlar, İlik nakli...
Baba evdeki diğer kızını da alarak onlara çok uzakta olan bir şehirde evlemiş olan kızını alıp getirmek üzere yola koyulmuştu.Hep beraber dönüş yolculuğu yaptıkları esnada büyük bir kaza geçirip ve hayatlarını kaybettiler.
Nakil yapılamadığı için lösemili kızınıda kaybeden Ümmühan içinde kızının eşyalarının bulunduğu siyah poşetle hastahane kapısında şaşkınca ve boş bakışlarla etrafa bakınırken bir anda artık elindeki poşetin içinde bulunanlardan başka sahip olduğu bişeyin kalmadığını düşündü çok kısa bir an.
Daha kötüsü olmuştu.O an ki ruh yapısıyla bunu düşünmesi mümkün değildi ama o karmaşık zihninde bir yerlerde nasıl olduysa bir an kızının hastalık aşamasında bundan kötü ne olabilir ki diye defalarca yakardığı geldi hatırına.
Hastahanenin çatısına çıktığı anıysa hiç hatırlamıyordu.
Artık vakti geldi diye düşündü bir gidip bir gelen belleğinde.Yavaşça öne doğru süzüldü yere baktığında sanki onu çağırıyordu.Hissetiği tam olarak buydu .
'Hadi bana gel ,gel hadi bana'
Yavaşça kendini boşluğa bıraktığında, yaşadıklarının günahlarının bedeli olduğunu düşünüyor ödenmiş bedellerin huzuruyla onu içine çeken hava boşluğunun içinde kaybolurcasına hızla yere ilerliyordu...

Hiç yorum yok: